Serbest radikaller, doğal ve yaşamsal fonksiyonlarımızın neticesinde bile(yemek yemek, su içmek vb.) vücudumuza giren; başta DNA’mız olmak üzere biyolojik sistemimizin yapı taşlarına tümüyle zarar veren kararsız yapıdaki moleküller bütünüdür. Oksijenin yapısına benzer elementler vücuda girdiğinde çiftlenmiş elektronu olmayan iki ayrı atoma ayrılır. Elektronlar ise daima çift halde bulunmak isterler. Haliyle serbest radikal olarak adlandırılan bu tekil elektronlar kendilerine bir çift bulmak için vücuttaki sağlıklı hücreleri tarayıp sağlıklı hücrelerden elektron çalarak biyolojik açıdan vücuda oldukça zarar verirler. Hücreleri, proteinleri ve DNA’yı yıpratan bu süreç hastalıkların sebebi olduğu gibi, yıprattığı proteinlerden biri olan kolajen kaybı ile birlikte hızlı yaşlanmanın da önemli sebeplerinden olacaktır.
Serbest radikaller ile sürekli bir savaş içerisinde olan, sağlıklı hücreleri korumakla görevli çok çeşitli moleküllerimiz bulunmaktadır: Antioksidanlar! Vücudumuzu savunan bir ordu gibi sağlıklı hücrelerimizi serbest radikallerden kurtarmakla görevli bu molekülleri vücudumuz ürettiği gibi, besin takviyeleri ile güçlendirmek de mümkündür.
Tükettiğiniz meyve ve sebzeleri düşünün. Bundan 50-60 yıl önceki doğal, sağlıklı besinler yüksek miktarda antioksidan barındırıyorken günümüzün sağlıksız koşullarında bu oran neredeyse serbest radikaller ile başa baş konuma gelmiş durumdadır. Serbest radikaller diye adlandırdığımız zararlı moleküller oldukça fazla olduğu için de vücudun tek başına ürettiği antioksidanlar bu savaşta yeterli olmayacaktır.
Aşırı miktardaki serbest radikaller, normal hücre fonksiyonuna müdahale edebilecek oksidatif hasara neden olmaktadırlar ve bu da birçok sağlık sorununa neden olmaktadır.
Koenzim Q10 vücudun her hücresinde mevcuttur. Bununla birlikte, en yüksek konsantrasyonlarda kalp, böbrekler, akciğer ve karaciğer gibi enerjiye en fazla ihtiyaç duyan organlarda da Koenzim Q10 bulunur.
Comments